|
Uğur Mumcu |
22 Ağustos 1942'de Kırşehir'de doğan, 24 Aralık 1993'te demokrasi şehidi olan gazeteci, araştırmacı ve yazar.
Dört kardeşin üçüncüsü olarak doğan Uğur Mumcu'nun annesi Nadire Hanım, babası Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey idi.
İlk ve orta okulları Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'nde okudu.1961'de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde başladığı üniversite eğitimini 1965'te tamamladı. Aktif bir öğrencilik yaşamı olan Uğur Mumcu 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü
aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. Mezun olduktan sonra 1969-1972
yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku
Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı. Bu dönemde yayımlanan bir yazısında geçen "ordu uyanık olmalı" sözleri, "orduya
hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde
tahakkümünü kurmak"'tan suçlanmasına neden oldu ve gözaltına alındı. 12 Mart dönemine
|
Tahsin Bekir Balta |
denk gelen bu süreçte Mamak Askeri Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kaldı ve neticede 7 yıl hapse mahkûm edildi. Fakat bu karar Yargıtay
tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Ancak yine de 1972-1974
yılları arasında yedek subay olarak yapması gereken askerliğini, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak Ağrı'nın Patnos
ilçesinde yaptı ve buradaki ağır koşullar nedeniyle, zaten var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.
|
Altan Öymen |
Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Mumcu 12 Mart 1975'te "Ayrılırken" başlıklı yazısıyla Yeni Ortam Gazetesi'ne veda etti. Altı gün sonra "Denklem" yazısıyla Cumhuriyet Gazetesindeki 'Gözlem' başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansı'nda çalışmaktaydı. 1975 yılı Nisan ayında, 1975’te Mart dönemini
|
Yahya Demirel |
anlattığı makalelerinden oluşan
Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayınladı. Aynı yıl Ekim ayında, Altan Öymen' le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayali mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yayınlandı. Böylece "hayali ihracat" kavramı kamuoyunun gündemine girmiş oldu.
|
Özgür Mumcu |
|
1976 yılı Mayıs ayında Güldal Homan ile nişanlandı. 19 Temmuz'da evlendiler.
|
Güldal Mumcu |
|
1977 yılında Anka Ajansı'ndan ayrılarak Cumhuriyet gazetesinin kadrolu yazarı oldu ve "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı.Oğlu Özgür'ün de dünyaya geldiği 1977 yılında Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçe kitapları yayımlandı.Ertesi yıl Sakıncalı Piyade adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu tam 700 kere sahneledi.1978 yılı
|
Özge Mumcu |
Aralık ayında siyasal yaşamda adı duyulan,
belli dönemlere damgasını vurmuş birçok ünlünün yaşam öykülerini,
siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı
Büyüklerimiz yayımlandı.
|
Abdi İpekçi |
|
1979 yılı Temmuz ayında, 12 Mart öncesi ve sonrası gençlik
liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı
eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı "Çıkmaz Sokak"
yayımlandı. 1980'li yıllar başlarken Şubat ayında, 70'li ve 60'lı
yılları da incelediği, yenilmeyen gücün, halkın örgütlü gücü olduğunu
anlattığı yazılarını Tüfek İcat Oldu başlığı altında topladı. 12 Eylül 1980 tarihinin hemen ardından "Bundan Sonra" ve 12 Eylül'ü gerçekleştiren generaller
tarafından partilerin, birçok kitle örgütünün kapatılması gibi
sorunların yaşandığı bu dönemi ve uygulamalarını eleştirdiği "Terörsüz Özgürlük" kitapları yayınlandı.
|
Mehmet Ali Ağca |
|
|
Rutkay Aziz |
1981 yılı Mart ayında, kendi deyişiyle, "..terörün silah
kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak..."
için yazdığı "Silah Kaçakçılığı ve Terör" adlı inceleme kitabı
yayımlandı. 1979 yılında Abdi İpekçi'nin
katili olarak yakalanması üzerine hakkında araştırma yapmaya başladığı Mehmet Ali Ağca'nın, 13 Mayıs'ta Papa II. Jean Paul'e öldürme girişiminde bulunması üzerine, Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı ve "Yine Ağca" isimli kitabını yayınladı. Aynı yıl Haziran ayında kızı Özge doğdu. "Bu kitap ile yalnızca, parlamento
çalışmalarını engelleyen, kürsülerde yurt ve dünya sorunlarının özgürce
konuşulmasını engelleyen sorumsuz bir azınlığın sergilediği çirkinlikler
eleştiri konusu yapılmıştır." dediği Söz Meclis'ten İçeri'nin ilk
baskısı Ekim ayında yapıldı.1982’de Ağca Dosyası,
ardından Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlandı. Bu yıl içinde,
|
II. Jean Paul |
|
|
Aziz Nesin |
Barış Derneği kapatıldı. Yöneticileri ve
üyeleri 141. ve 142. maddelerden suçlanarak tutuklandı. Barış Derneği
Davası, 12 Eylül döneminde, Türk aydınlarına karşı topluma göz dağı
vermek için açılmış bir davaydı. Mumcu pek çok yazısında bu konuyu ele
aldı. 1983
yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. Ertesi yıl Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan, ancak Kenan Evren'in
imzalayanları "vatan hainliği" ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı; 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan
"Sakıncasız" adlı oyunu yazdı, oyun,
3 Nisan - 7 Mayıs tarihleri arasında
İstanbul Hodri Meydan Kültür Merkezi'nde ve 10 - 27 Mayıs tarihleri
arasında da Ankara Sanat Evi'nde sahnelendi.Uzun ve yorucu bir araştırmanın
|
Kenan Evren |
|
ürünü olan "Papa-Mafya-Ağca" kitabı Haziran ayında yayımlandı.
|
Mehmet Ali Aybar |
1985 yılında Roma'ya gitti. Papa davasında uzman tanık olarak bilgisine başvuruldu. 1985 Haziran'da "Liberal Çiftlik" ve "Devrimci Demokrat" adlı kitapları yayımlandı. 1986 yılı Temmuz ayında Mehmet Ali Aybar'la Türkiye İşçi Partisi
(TİP) olgusu ve Marksizm üzerine yaptığı "Aybar ile Söyleşi" kitabı yayımlandı. 1987 yılı Şubat ayında, yakın tarihimize ışık
tutacağını düşünerek, 27 Mayısçılardan Osman Köksal'ın anı ve
mektuplarına yer verdiği kitabı İnkılap Mektupları yayımlandı. Milliyet Gazetesinden Örsan Öymen ile
birlikte, Federal Almanya'da, eski Adana Müftüsü Cemalettin Kaplan ile
cemaati önünde görüştü. Bu
|
Cemalettin Kaplan |
|
görüşme, 10 Şubat'ta Cumhuriyet Gazetesinde
yayımlandı. Mayıs ayında araştırmacı gazetecilik
açısından büyük bir başarı kabul edilen "Rabıta" ve Kasım'da da "12 Eylül
Adaleti" adlı kitapları yayımlandı. 1988 yılı Ağustos ayında Eski Türkiye İşçi Partisi
(TİP) Başkanı Behice Boran'la yaptığı söyleşiyi içeren "Bir Uzun Yürüyüş"
yayımlandı. Yine Ağustos ayında, günümüzde de
|
Behice Boran |
|
etkinliğini hiç
yitirmediği görülen üçlü arasındaki ilişkileri belgeleriyle anlatan
yazılarından derlediği "Tarikat-Siyaset-Ticaret" adlı kitabı yayımlandı. 1989 yılında, Özal hükümeti döneminde Milli Savunma
Bakanlığına getirilen Ercan Vuralhan, Dışişleri Bakanlığı İdari ve Mali
İşler Daire Başkan Yardımcısı iken, diplomatlar ve dış görevdeki
personelin güvenliğini sağlamak için aldırılan zırhlı araçlar
konusundaki yolsuzluklar üzerine yazılar yazdı. 1990 yılında "Yakın tarihimizin pek aydınlanmayan
|
Ercan Vuralhan |
|
bir
bölümünü oluşturuyor.." diye düşündüğü 40'lı yılların siyasal
çerçevesini çizmek ve koşullarını yansıtmak amacıyla yaptığı araştırma
çalışmalarını "40'ların Cadı Kazanı" adlı kitabında topladı. Ağustos'ta da
diğer bir kitabı "Kâzım Karabekir Anlatıyor" yayımlandı. 1991 yılı Temmuz ayında en önemli araştırmalarından biri olan "Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925" yayımlandı. 6 Kasım'da onaylamadığı gelişmeler üzerine, İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen
|
Ceyhan Mumcu |
Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte, Cumhuriyet Gazetesinden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1992 yılında 1 Şubat - 3 Mayıs tarihleri arasında
Milliyet Gazetesi'nde yazdı. Buradaki yazılarında Kürt sorununu sıklıkla
gündeme getirirken yurtdışındaki PKK yayınlarını yakından izledi. 3
Mayıs'ta Milliyet Gazetesindeki son yazısı "Gazeteci" ydi. Cumhuriyet Gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü. 1992 yılı Şubat ayında, ilk kez yayımlanan belgelerin yer aldığı "Gazi Paşa'ya Suikast" adlı kitabı basıldı. 7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:
"Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi
var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında?" "Yoksa CIA ve MOSSAD,
anti-emperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil
mi?"
|
Ümit Oğuztan |
|
Abdullah Öcalan |
8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki "Ültimatom" başlıklı yazısında ise yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat
örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını
yazmıştı. Kardeşi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu,
cinayetten önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını
basına gönderdiği açıklamada yazmıştı.
13 Ocak'ta İstanbul'da Harp Akademilerinde gazetecilik üzerine bir konferans verdi. Son yazısı ise "Zeyilname" olmuştur.
|
İsmet Sezgin |
Gazetecilik hayatı başarılarla
dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu
hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını
araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet MİT için çalıştığını araştırması iddia edilmektedir. Suikastın
hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil
bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken
delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.
|
Celal Talabani |
|
Suikasti; İslami Hareket, İBDA-C, Hizbullah gibi örgütler üstlendi. Suikastin arkasında Mossad'ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edilmiştir. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan,
iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun seri numarası silinmiş ve şu
an Irak Devlet Başkanı olan Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti.
|
Erdal İnönü |
|
|
Süleyman Demirel |
|
Ayrıca ağabeyi Ceyhan Mumcu kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir
süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail
büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla birebir olarak görüşmek
istediği, ancak Uğur'un tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin
yapıldığını belirtmiştir.
Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'yu ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu"nu belirterek adeta namus sözü verdiler. Ancak suikastin failleri yakalanamamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder