24 Ocak 2015 Cumartesi

Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
22 Ağustos 1942'de  Kırşehir'de doğan, 24 Aralık 1993'te demokrasi şehidi olan gazeteci, araştırmacı ve yazar.

Dört kardeşin üçüncüsü olarak doğan Uğur Mumcu'nun annesi Nadire Hanım, babası Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey idi.


İlk ve orta okulları Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'nde okudu.1961'de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde başladığı üniversite eğitimini 1965'te tamamladı. Aktif bir öğrencilik yaşamı olan Uğur Mumcu  26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. Mezun olduktan sonra 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı. Bu dönemde yayımlanan bir yazısında geçen "ordu uyanık olmalı" sözleri, "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak"'tan suçlanmasına neden oldu ve gözaltına alındı. 12 Mart dönemine
Tahsin Bekir Balta
denk gelen bu süreçte  Mamak Askeri Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kaldı ve neticede 7 yıl hapse mahkûm edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Ancak yine de 1972-1974 yılları arasında yedek subay olarak yapması gereken askerliğini, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak Ağrı'nın Patnos ilçesinde yaptı ve buradaki ağır koşullar nedeniyle, zaten var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.
Altan Öymen


Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Mumcu 12 Mart 1975'te "Ayrılırken" başlıklı yazısıyla Yeni Ortam Gazetesi'ne veda etti. Altı gün sonra "Denklem" yazısıyla Cumhuriyet Gazetesindeki 'Gözlem' başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansı'nda çalışmaktaydı. 1975 yılı Nisan ayında, 1975’te Mart dönemini
Yahya Demirel
anlattığı makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayınladı. Aynı yıl Ekim ayında, Altan Öymen' le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayali mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yayınlandı. Böylece "hayali ihracat" kavramı kamuoyunun gündemine girmiş oldu.

Özgür Mumcu
1976 yılı Mayıs ayında Güldal Homan ile nişanlandı. 19 Temmuz'da evlendiler.
Güldal Mumcu


1977 yılında Anka Ajansı'ndan ayrılarak  Cumhuriyet gazetesinin kadrolu yazarı oldu ve "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı.Oğlu Özgür'ün de dünyaya geldiği 1977 yılında Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçe kitapları yayımlandı.Ertesi yıl Sakıncalı Piyade adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu tam 700 kere sahneledi.1978 yılı
Özge Mumcu
Aralık ayında siyasal yaşamda adı duyulan, belli dönemlere damgasını vurmuş birçok ünlünün yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı Büyüklerimiz yayımlandı.

Abdi İpekçi

1979 yılı Temmuz ayında, 12 Mart öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı "Çıkmaz Sokak" yayımlandı. 1980'li yıllar başlarken Şubat ayında, 70'li ve 60'lı yılları da incelediği, yenilmeyen gücün, halkın örgütlü gücü olduğunu anlattığı yazılarını Tüfek İcat Oldu başlığı altında topladı. 12 Eylül 1980 tarihinin hemen ardından "Bundan Sonra" ve 12 Eylül'ü gerçekleştiren generaller tarafından partilerin, birçok kitle örgütünün kapatılması gibi sorunların yaşandığı bu dönemi ve uygulamalarını eleştirdiği "Terörsüz Özgürlük" kitapları yayınlandı.


Mehmet Ali Ağca

Rutkay Aziz
1981 yılı  Mart ayında, kendi deyişiyle, "..terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak..." için yazdığı "Silah Kaçakçılığı ve Terör" adlı inceleme kitabı yayımlandı. 1979 yılında Abdi İpekçi'nin katili olarak yakalanması üzerine hakkında araştırma yapmaya başladığı Mehmet Ali Ağca'nın, 13 Mayıs'ta  Papa II. Jean Paul'e öldürme girişiminde bulunması üzerine, Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı ve "Yine Ağca" isimli kitabını yayınladı. Aynı yıl Haziran ayında kızı Özge doğdu. "Bu kitap ile yalnızca, parlamento çalışmalarını engelleyen, kürsülerde yurt ve dünya sorunlarının özgürce konuşulmasını engelleyen sorumsuz bir azınlığın sergilediği çirkinlikler eleştiri konusu yapılmıştır." dediği Söz Meclis'ten İçeri'nin ilk baskısı Ekim ayında yapıldı.1982’de Ağca Dosyası, ardından Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlandı. Bu yıl içinde,
II. Jean Paul
Aziz Nesin
Barış Derneği kapatıldı. Yöneticileri ve üyeleri 141. ve 142. maddelerden suçlanarak tutuklandı. Barış Derneği Davası, 12 Eylül döneminde, Türk aydınlarına karşı topluma göz dağı vermek için açılmış bir davaydı. Mumcu pek çok yazısında bu konuyu ele aldı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. Ertesi yıl Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan, ancak Kenan Evren'in

imzalayanları "vatan hainliği" ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı; 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan "Sakıncasız" adlı oyunu yazdı, oyun, 3 Nisan - 7 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Hodri Meydan Kültür Merkezi'nde ve 10 - 27 Mayıs tarihleri arasında da Ankara Sanat Evi'nde sahnelendi.Uzun ve yorucu bir araştırmanın
Kenan Evren
ürünü olan "Papa-Mafya-Ağca" kitabı Haziran ayında yayımlandı. 


Mehmet Ali Aybar

1985 yılında  Roma'ya gitti. Papa davasında uzman tanık olarak bilgisine başvuruldu. 1985 Haziran'da "Liberal Çiftlik" ve "Devrimci Demokrat" adlı kitapları yayımlandı. 1986 yılı Temmuz ayında Mehmet Ali Aybar'la Türkiye İşçi Partisi (TİP) olgusu ve Marksizm üzerine yaptığı "Aybar ile Söyleşi" kitabı yayımlandı.  1987 yılı Şubat ayında, yakın tarihimize ışık tutacağını düşünerek, 27 Mayısçılardan Osman Köksal'ın anı ve mektuplarına yer verdiği kitabı İnkılap Mektupları yayımlandı. Milliyet Gazetesinden Örsan Öymen ile birlikte, Federal Almanya'da, eski Adana Müftüsü Cemalettin Kaplan ile cemaati önünde görüştü. Bu
Cemalettin Kaplan
görüşme, 10 Şubat'ta Cumhuriyet Gazetesinde yayımlandı. Mayıs ayında araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen "Rabıta" ve Kasım'da da "12 Eylül Adaleti" adlı kitapları yayımlandı. 1988 yılı
Ağustos ayında Eski Türkiye İşçi Partisi (TİP) Başkanı Behice Boran'la yaptığı söyleşiyi içeren "Bir Uzun Yürüyüş" yayımlandı. Yine Ağustos ayında, günümüzde de

Behice Boran
etkinliğini hiç yitirmediği görülen üçlü arasındaki ilişkileri belgeleriyle anlatan yazılarından derlediği "Tarikat-Siyaset-Ticaret" adlı kitabı yayımlandı. 1989 yılında, Özal hükümeti döneminde Milli Savunma Bakanlığına getirilen Ercan Vuralhan, Dışişleri Bakanlığı İdari ve Mali İşler Daire Başkan Yardımcısı iken, diplomatlar ve dış görevdeki personelin güvenliğini sağlamak için aldırılan zırhlı araçlar konusundaki yolsuzluklar üzerine yazılar yazdı. 1990 yılında "Yakın tarihimizin pek aydınlanmayan
Ercan Vuralhan
bir bölümünü oluşturuyor.." diye düşündüğü 40'lı yılların siyasal çerçevesini çizmek ve koşullarını yansıtmak amacıyla yaptığı araştırma çalışmalarını "40'ların Cadı Kazanı" adlı kitabında topladı. Ağustos'ta da diğer bir kitabı "Kâzım Karabekir Anlatıyor" yayımlandı. 1991 yılı
Temmuz ayında en önemli araştırmalarından biri olan "Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925" yayımlandı. 6 Kasım'da onaylamadığı gelişmeler üzerine, İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen

Ceyhan Mumcu
Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte, Cumhuriyet Gazetesinden ayrıldı.  Bir süre işsiz kaldı. 1992 yılında 1 Şubat - 3 Mayıs tarihleri arasında Milliyet Gazetesi'nde yazdı. Buradaki yazılarında Kürt sorununu sıklıkla gündeme getirirken yurtdışındaki PKK yayınlarını yakından izledi. 3 Mayıs'ta Milliyet Gazetesindeki son yazısı "Gazeteci" ydi. Cumhuriyet Gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü. 1992 yılı Şubat ayında, ilk kez yayımlanan belgelerin yer aldığı "Gazi Paşa'ya Suikast" adlı kitabı basıldı.  7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:

"Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında?" "Yoksa CIA ve MOSSAD, anti-emperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"
Ümit Oğuztan
Abdullah Öcalan
8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki "Ültimatom" başlıklı yazısında ise yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazmıştı. Kardeşi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu, cinayetten önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı. 13 Ocak'ta İstanbul'da Harp Akademilerinde gazetecilik üzerine bir konferans verdi. Son yazısı ise "Zeyilname" olmuştur.

İsmet Sezgin
Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet MİT için çalıştığını araştırması iddia edilmektedir. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir. 
Celal Talabani
Suikasti; İslami Hareket, İBDA-C, Hizbullah gibi örgütler üstlendi. Suikastin arkasında Mossad'ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edilmiştir. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun seri numarası silinmiş ve şu an Irak Devlet Başkanı olan Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti.

Erdal İnönü
Süleyman Demirel

Ayrıca ağabeyi Ceyhan Mumcu kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla birebir olarak görüşmek istediği, ancak Uğur'un tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtmiştir.
Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'yu ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu"nu belirterek adeta namus sözü verdiler. Ancak suikastin failleri yakalanamamıştır.