30 Mart 2013 Cumartesi

Darüşşafaka

30 Mart 1863 tarihli padişah fermanı ile Kapalıçarşı'daki çırakları eğitmek amacıyla İstanbul'da Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslamiye adıyla kurulan, parasız yatılı karma öğretim kurumu.
Darüşşafaka

Namık Kemal
Darüşşafaka'nın kelime anlamı 'şefkat yuvası'dır. Annesini ya da babasını kaybetmiş yetenekli, maddi olasılıkları yetersiz çocuklara hizmet verir. Eğitimde fırsat eşitliği ilkesini sağlamayı amaçlar ve ilkokul dördüncü sınıftan liseyi bitirene kadar eğitim verilir. Öğrenciler her yıl ülke çağında düzenlenen sınavla seçilir.

Darüşşafaka, ya da o zamanki adıyla Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslamiye, Osmanlı Devleti'nde eğitim alanındaki ilk sivil toplum hareketidir. İlk kurucuları Yusuf Ziya Paşa, Gazi Ahmed Muhtar Paşa, Vidinli Tevfik Paşa, Sakızlı Ahmet Paşa ve Ali Naki Efendi'dir. Pek çok Osmanlı paşası ve aydını bir dernek olan kuruma üye olmuş, ilk gelirini Kapalıçarşı'daki 105 dükkanın kirasıyla oluşturan dernek halkın da bağışlarıyla kısa sürede büyümüştür. Kapalıçarşıda'ki çırakları eğitmek için yürüttükleri çalışmaların başarılı olması üzerine eğitim kapsamı değiştirilmiş ve okul, Fatih'te inşa edilen binasında 28 Haziran 1873 tarihinde eğitim faaliyetine başlamıştır.
Yahya Kemal


Aziz Nesin
Fatih’te inşa edilen okul binası, devletten halka yaygın bir bağışla gerçekleştirildi. Mimarı, Ohannes Kalfa idi. O yıllarda eski konak ve kışla yapıları okul olarak kullanılırdı. Yaptırılan bina, okul olarak tasarlanmış ilk yapılardan birisi oldu. Mimarisi, kız ve erkek öğrencilerin bir arada okumasına olanak sağlayacak şekilde düzenlendi. Kız ve erkek öğrenciler için iki ayrı giriş yapıldı ancak karma sisteme geçiş çok daha sonra gerçekleştirilebildi, okul 1974’e kadar sadece erkek öğrencilere hizmet verdi. Eğitim, 1994 yılına kadar Fatih’teki binada sürdürüldü. Binanın bulunduğu araziye 1953 (mimarı Emin Onat) ve 1973 yıllarında birer bina daha inşa edildi. Bu üç binanın bulunduğu kampüs, 1994 yılında Ziraat Bankası’na satıldı. Okul, Maslak’ta yeni bir binaya taşındı. Günümzüde Fatih’teki okul arazisi ve binası Hazine’ye devredilmiş ve Milli Eğitim Bakanlığı’na tahsis edilmiştir.


Darüşşafaka Öğrencileri
Eğitim içeriği kuruluşundan beri çağın gereklerine göre değişen ve kimi zaman telgraf mühendisi, kimi zaman öğretmen yetiştiren bir okul görevi yapam bu kurumdan 1873-1884 yılları arasında mezun olanlar yüksekokul mezunu sayılmıştır.

Darüşşafaka Maslak Binası
Cumhuriyetin kurulması ile hızlanan sosyo-ekonomik değişime uyum sağlayarak toplumsal işlevini devam ettirdi. Cumhuriyet dönemindeki en önemli değişim 1955 yılında İngilizce tedrisata geçilmesi ve 1974’de kız öğrencilerin de kabul edilmeye başlanması oldu.

Günümüzde ise okul eğitimi İstanbul Maslak'taki binasında sürdürür; lise bölümü Özel Darüşşafaka Lisesi adını taşır ve Anadolu Lisesi statüsündedir. Öğrencilere sunduğu eğitim ve sosyal imkanlar açısından ülkenin en iyi okulları arasında kabul edilir.

15 Mart 2013 Cuma

Pargalı İbrahim Paşa

Paargalı İbrahim
Kanuni Sultan Süleyman
Pargalı İbrahim Paşa ya da diğer bir adı ile Makbul İbrahim Paşa 1493 yılında Parga'da dünyaya gelmiş, Kanuni Sultan Süleyman'ın sırdaşlığını, canyoldaşlığını ve 13 sene sadrazamlığını yapmış, tüm Osmanlı tarihindeki en önemli siyasi ve askeri olaylarda aktif rol oynamış ve yine Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle Maktul İbrahim Paşa olmuş devlet adamı.

Bugün Yunanistan sınırları içinde kalan Parga'nın ufak bir köyünde doğmuştur. Devşirilmeden önceki ismi Pietro'dur.  Rum kökenli balıkçı Manolis ve İtalyan kökenli Sofia'nın ikiz oğullarından biridir. 6 yaşlarında iken Rumeli beylerbeyi İskender Paşa'nın akınlarından birinde devşirme olarak alınmış, Manisa'da dul bir hanımağa olan Hatice Hanım'ın gözetimine bırakılmıştır. Hatice Hanım'da etraflıca bir siyaset, bilim ve sanat eğitimi görmüştür. 20 yaşında iken geleceğin Muhteşem Süleyman'ı Saruhan Sancakbeyi Şehzade Süleyman'ın maiyetine girdi, Manisa sarayında geçirdikleri yıllar boyunca güvenilir ve yetenekli olduğunu kanıtladı ve  Şehzade'nin en yakın arkadaşı oldu.  Şehzade Süleyman 1520 yılında Osmanlı tahtına geçince onunla birlikte İstanbul'a geldi ve kağıağası görevine atandı. Hünkar ile aralarındaki sıradışı yakınlık ve güven ilişkisinin de etkisi ile kısa zamanda devlet yönetiminin basamaklarında yükseldi. Belgrad'ın fethinden sonra Hasodabaşılık görevine atandı. Rodos seferine Hasodabaşı ve iç şahinciler ağası sıfatı ile katıldı. 1523'te Piri Paşa'nın emekliye ayrılması ile Hasodabaşı İbrahim, tüm kaideleri yıkarak Sadrazamlığa getirildi. Hemen akabinde kendisine Mısır Beylerbeyi ünvanı verildi ve Mısır'da asayişi sağlamakla görevlendirildi. 1524'te Hünkar, İbrahim Paşa'yı en kıymetlim dediği kızkardeşi Hatice Sultan ile evlendirdi ki bu durum tek başına Sultan Süleyman'ın Pargalı İbrahim'e ne kadar güvendiğinin kanıtıdır. Bu güven nedeniyle Süleyman saltanat simgesi olan tuğların sayısını 4'ten 7'ye çıkardı; Sadrazam'ın taşıdığı tuğ sayısı ise 2'den 6'ya çıkarıldı. Sadrazamlığı döneminde, Parga'da yaşayan annesi, babası ve ikiz kardeşini İstanbul'a getirttiği, resmi kayıtlarda mevcuttur.

Hatice Sultan

Mohaç Meydan Muharebesi'nin kazanılmasında çok etkin bir rol oynadı. Macaristan Seferi dönüşünde Anadolu Türkmen ve Alevi topluluklarının başlattığı isyanı bastırmakla görevlendirildi ve ilk hatasını burada yaptı : Alevi isyanlarını çok kanlı bir şekilde bastırdı ve Anadolu insanının gözünde itibarını yitirmeye başladı. Ancak Anadolu seferi Sultan Süleyman'ın gözünde çok başarılı geçmişti, başarısından dolayı Sadrazam İbrahim Paşa'nın yıllık gelirine zam yapıldı. 

Figani
1. Viyana kuşatması ile sonuçlanan 2. Macaristan seferine katıldı ve Avusturya İmparatorunu Osmanlı Sadrazamı'na denk sayan İstanbul Antlaşması'nın müzakerelerini bizzat yürüttü. Hemen ardından Safevilere karşı düzenlenen Irakeyn Seferi'ne gönderildi ev Padişah'ın gözünde de yerini sorgulatan ikinci hatasını yaptı:  Defterdar İskender Çelebi ile kişisel çekişmesi nedeniyle, Sultan'ın emri olmasına rağmen sırf İskender Çelebi de aynı fikirde olduğu için direk Bağdat'a yürümek yerine Tebriz'e ilerledi ve seferin uzatıp, ordunun kışa yakalanmasına neden oldu. Bir çok asker ve hayvan kış soğuğu nedeniyle telef oldu. Hele hele suçu İskender Çelebi'ye yükleyip apar topar idam ettirmesi Süleyman ile aralarındaki bağı koparan ilk hamle oldu, halk arasındaki itibarını ise neredeyse sıfıra indirdi. Hele hele Macaristan seferi sırasında ele geçirilen ilkçağ heykellerini İstanbul'a getirtip sarayının bahçesine diktirmesi, modern kültür düşüncesince çok önemli bir adım olmasına rağmen, ahali arasındaki dedikoduların alıp yürümesine neden oldu. Bundan sonraki hataları ard arda geldi. Osmanlı sultanı Kanuni Sultan Süleyman bile halk arasından gelen eleştirilere çok ılımlı yaklaşıp, söylenenleri dikkate alırken, Sadrazam İbrahim Paşa'nın en ufak bir söyleme bile tahammülü yoktu. " Dü İbrahim âmed bedeyr-i cihan; Yeki put-şiken şüt, yeki put-nişan" dizeleri nedeniyle şair Figani'yi idam ettirdi. Avusturya elçilerine " Hünkar bile ben ne dersem onu yapar, izin vermezsem yapamaz" diyecek kadar haddini bilmezleşti. İktidar hırsı, Irakeyn Seferi sırasında verdiği emirleri Serasker Sultan diye imzaladığı anlaşılınca, ayyuka çıktı. 
Hürrem Sultan
Makbul ve Maktül İbrahim Paşa

Ancak Sultan Süleyman'ın, Pargalı İbrahim 'in ölüm emrini vermesinin asıl nedeninin Eşi Hatice Sultan'ı aldatması olduğuna inanılır. İbrahim Paşa ile Hatice Sultan arasında bilinen bir aşk ilişkisi yoktur, evlenmelerinin asıl nedeni Sultan Süleyman'ın İbrahim Paşa'ya çok güvenmesi ve en kıymetlisini ondan başkasına emanet edememesidir. Ancak İbrahim Paşa daha sonra, Yavuz Sultan Selim'in sadrazamlarında İskender Paşa'nın torunu Muhsine Hatun'a aşık olmuş ve onunla da nikah kıymış, dahası Muhsine Hatun'u Hatice Sultan'dan üstün tutmuştur.  İbrahim'in emanetine ihanet etmesini Padişah asla affetmemiştir. Hürrem Sultan'ın, İbrahim'in kendi çocuklarına karşı açık şekilde Şehzade Mustafa'yı desteklemesi nedeniyle Süleyman'ı kışkırtması, halk arasında İbrahim'in hristiyan olduğuna dair dedikoduların alıp başını gitmesi, İbrahim'in iktidar hırsının tüm Babıali mensuplarınca kapalı kapılar ardında konuşulması da İbrahim'in idamına giden süreci hızlandırmıştır. Neticede Pargalı İbrahim, 1536 senesinde 14 Mart'ı 15 Mart'a bağlayan gece iftardan hemen sonra herkes uykuda iken, sağır ve dilsiz dört cellat tarafından boğularak öldürülmüştür. 
İbrahim Paşa Sarayı

Bütün bunları bir kenara bırakacak olursak, gerçek bir sanat düşkünü ve yardımseverdir Maktul İbrahim Paşa. Bugün Türk - İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılan sarayında, sanat toplantıları düzenler, edebiyatçı ve şairleri sık sık ağırlar ve onları maddi manevi desteklerdi. İstanbul , Mekke, Selanik, Razgrad ve Kavala'da cami, mektep, medrese, çeşmeler yaptırmış ve bunlara vakıflar tahsis ettirmiştir.